Tasarruf ve yatırım aracı olarak altın ülkemizde fizikî altın ve altına dayalı finansal araçlar şeklinde kullanılıyor. Dünya Altın Konseyinin tahminine göre Türkiye’de 3.500 ton[1], Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) çalışmasına göre ise yaklaşık 2.200 ton civarında olduğu düşünülen[2] yastıkaltı altın stokunun finansal sisteme kazandırılması yurt içi tasarrufların artırılması ve büyüme finansmanı için oldukça önem arz ediyor.
Altın bankacılığı ile; finansal sisteme entegre edilebilecek yastıkaltı altın stoku, hane halkının tasarruf oranlarının kayıt altına alınmasını sağlayarak tasarruf oranlarını artırmada etkili olacak. Bankalar sisteme giren altını kaynak olarak kullanabilecek ve bu şekilde kredi kanalından iktisadi faaliyet desteklenebilecek. Altın bankacılığının yasal çerçevesi, Türk Parası Kıymetini Koruma Hakkında 32 Sayılı Karar'a ilişkin 2008-32/35 numaralı Tebliğ ve Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu (BDDK) tarafından düzenlenen Bankaların Kıymetli Maden Alım Satımına İlişkin Usul ve Esaslar Hakkında Yönetmelik ile düzenlenmekte.
Söz konusu düzenlemeler ile yasal alt yapısı oluşturulan altın bankacılığı faaliyetleri temel olarak kıymetli maden depo hesapları kapsamında tasarruf sahiplerine vadesiz ve vadeli altın depo hesabı açılması şeklinde sunulan hizmetleri içeriyor. Söz konusu hesaplar fiziki teslim karşılığı olabildiği gibi nakit karşılığı da açılabiliyor. Bunun yanı sıra altın bir döviz cinsi olarak kabul edilerek değişken faizli mevduat hesabı, altına dayalı yatırım fonları ile altın sertifikaları ve tahvilleri şeklinde farklı alternatif ürünlerle de yatırım aracı olarak tasarruf sahiplerine sunuluyor.
Finansal sistemde altın takası (swap), altın kredisi, altın borsa yatırım fonu (ETF) gibi ürünler de mevcut. Bankalar, anlaşmalı oldukları rafinerilere bastırdıkları 995/1000 saflıktaki altınlarla müşterileri ile alım satım işlemleri yapabilmekte ve müşterilerine ATM’lerinden fiziki altın çekme imkânı sağlayabilmekte.
Bu çerçevede özellikle bankalar vasıtasıyla gram altın alım satımı yapılması ve kıymetli maden depo hesapları vasıtasıyla yastıkaltı altının kaydîleştirilerek ekonomiye kazandırılması sürecinin başladığı değerlendiriliyor.
Son yıllarda altın bankacılığının hızla büyümesi ve bankaların sunduğu ürün ve hizmetlerin hızlı bir şekilde artması, bunun sonucunda da fizikî altınların ülke ekonomisine kazandırılması sürecinin hızlanmasında TCMB'nin bankaların önünü açan karar ve düzenlemeleri de etkili oldu. Bu çerçevede, 2011 yılından bu yana zorunlu karşılıkların altın olarak tutulması kapsamında TCMB’nin izlediği politikalarla yastıkaltı altının finansal sisteme kazandırılması teşvik edildi; ülkemiz altın rezervleri güçlendirildi ve bankalara likidite yönetiminde daha fazla esneklik sağlanarak bankacılık sisteminin maliyet ve likidite kanallarının olumlu etkilenmesi sağlandı.
Tabloda gösterilen zorunlu karşılık sistemi üzerinden atılan adımlara ek olarak TCMB, 28 Temmuz 2017 tarihinden itibaren bankalardan, yurt içi yerleşiklerden toplanan işlenmiş veya hurda altından dönüştürülmüş standart altınlar ile yurt içinde cevherden üretilen standart altınları Türk lirası karşılığında satın almaya başladı. Böylece rezervlerin güçlendirilmesinin yanı sıra altın cinsinden tasarrufların ekonomiye kazandırıldığı piyasa derinleşmiş oldu.
Tüm bu gelişmelere rağmen, birikimlerinin bir kısmını altına yönlendiren Türk yatırımcısının, ulusal piyasada fizikî formun yanı sıra altına dayalı yatırım aracı olarak sunulan finansal sistem araçlarına yönelik tercihinin beklenen seviyede olmadığı ve altın tasarruflarını hala sistem dışında tutmayı tercih ettikleri değerlendiriliyor[3]. Dolayısıyla bundan sonrası için ekonomiye kazandırılması amaçlanan yastıkaltı altına yönelik finansal enstrümanların geliştirilmesi ve çeşitlendirilmesi önem arz ediyor.
Bu çerçevede, Hazine Müsteşarlığınca sunulan altın tahvili ve altına dayalı kira sertifikası yastıkaltı altınların ekonomiye kazandırılması yönünde atılan önemli bir adım. İlk ihraç dönemi başarıyla tamamlanan söz konusu altına dayalı Hazine borçlanma senetleri altın yatırımcısı tarafından tercih edilmiş ve 2,5 ton altın yastık altından çıkarılarak ekonomiye kazandırılmış durumda [4]. İhraçları devam edecek olan ilgili senetlerin atıl duran bir kaynağın menkulleştirilerek sisteme kazandırılmasına katkıda bulunacağı ve sistemin kaynak ihtiyacını azaltma yönünde faydalı olacağı değerlendiriliyor.
Sonuç olarak, ülke ekonomisi açısından altın bankacılığı ürünlerinin finansal sisteme entegrasyonu önem arz ediyor. Bu doğrultuda son yıllarda TCMB ve diğer ilgili kurumlarca altın bankacılığını destekleyen önemli adımlar atıldı. Gelinen noktada, altın tasarruflarının sisteme kazandırılması amacıyla başta ticari bankalar olmak üzere tüm aktörlerin altına yönelik finansal ürün geliştirme ve çeşitlendirmeye katkıda bulunması sürecin başarılı bir şekilde devam etmesi açısından önem taşıyor.
[1] http://www.gold.org/supply-and-demand/turkey-gold-in-action
[2] TCMB, Enflasyon Raporu 2012-IV
[3] Tağtekin, Özlem (2016), Türkiye’nin Altın Piyasasındaki Konumu ve Türk Altın Yatırımcısının Davranışına İlişkin Bir Araştırma 2016, T.C. İstanbul Ticaret Üniversitesi, İstanbul
[4] Kaynak: Hazine Müsteşarlığı iç borçlanma istatistikleri
Kaynakça:
http://www.gold.org/supply-and-demand/turkey-gold-in-action
TCMB, Enflasyon Raporu 2012-IV
Tağtekin, Özlem (2016), Türkiye’nin Altın Piyasasındaki Konumu ve Türk Altın Yatırımcısının Davranışına İlişkin Bir Araştırma 2016, T.C. İstanbul Ticaret Üniversitesi, İstanbul
Hazine Müsteşarlığı İç Borçlanma İstatistikleri